31 Ocak 2015 Cumartesi

Maya'nın Dünyası (romandan bir parça)

Balığın yanak etini çok sevmesine rağmen bir yanağını büyük kızına, diğer yanağını da küçük kızına yedirince kendi yemiş kadar mutlu olurdu babası. Portakalı bir defada soyar, çıkan tek parçayı gözlük yapıp takardı. Sağ ayağına giydiği çorabı kesinlikle soluna giymez, ikisini asla karıştırmazdı. Kızlarına göz kırpıp, mutfakta meşgul annesinin arkasına usulca ilişip toplanmış saçlarının açıkta bıraktığı ensesine üfler, onu korkudan zıplatırdı. Daha sonra sarılıp öpmeyi de ihmal etmezdi. Burun ucu kapalı terlik giyemezdi. Misafirlikte bile açık terlik bulamazsa hiç giymemeyi tercih ederdi. Tarih okumayı da anlatmayı da çok severdi. Küçük kızına Maya ismini de o koymuştu. Maya medeniyetinin önemli bir sır saklayan eski bir Türk medeniyeti olduğuna inanırdı. Başkasının sırtından geçinen tembel insanlara hiç saygı göstermediğini onlara öyle veya böyle hissettirirdi. Yağmurlu havaları çok sever, ıslak toprağın kokusunu zevkle burnundan içine çekerdi. Ölümüyle bedeni kokusunu özlediği toprağa, tüm anıları da onu özleyen kızının zihnine mühürlendi.


Yan yana üç noktayla yarım bırakılmış, Maya’da tamamlanmamış bir cümle gibi mühürlenmişti babası. Tek nokta olsa cümlelerin devamı gelebilirdi ama üç nokta devamını bu dünyada saklamış, geri kalanını diğer dünyaya sarkıtmış yarım bir cümle gibi gizlemişti onu. Yazarın eli o üç noktayı koymuştu bir kere. Gerçekliğin yazısında geriye döndüren bir silginin bulunmadığını tam anlamıyla o zaman öğrenmişti Maya. Kader üç noktayı koymuşsa, attığı düğümünü bir daha açmazdı. (Maya'nın Dünyası)
       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder