Su
hayatın devamlılığını sağlayan dört elementten biridir. Herkesin bildiği gibi
dünyamızın ve bedenimizin dörtte üçü sudan oluşuyor. Japon bilim adamı Dr.
Masaru Emoto, bizler için hayati öneme sahip suyun kendisiyle ilgili çok ilginç
bir araştırma yapmış. Sonra bu araştırmasının sonucunda elde ettiği bilgileri tüm
dünyayla paylaşmak için kitap yazmış. Yaptığı araştırma şu; yıllar boyunca suyu
dondurarak, donmuş haldeki su kristallerinin fotoğraflarını çekmek. Yöntemi şu;
farklı kaplardaki suları bazı yazılı veya sözlü ifadelerle etkileyip,
dondurduktan sonra oluşturdukları desenleri fotoğraflamak. Sonuç şu; nefes
kesici bir mucize, çünkü su her ifadeye ayrı bir desen oluşturuyor. Güzel
sözlere tüm zarafetiyle göz alıcı desenler oluştururken, kötü sözlere ya tepki
vermiyor, ya da tamamlanmamış bozuk desenler oluşturuyor. Kitabın en arka
sayfaları bunun örnekleriyle dolu. Fotoğraflar çok etkileyici.
Eskiler
okunmuş su içirirlerdi. Biraz batıl ve saçma gelirdi ama onları kırmamak için
yine de o suları içerdik. Dr. Masaru Emoto’nun kitabını okuduktan sonra hiç de
saçma olmadığına, hatta suyun hafızasının olduğuna inanmaya başladım. O
zamandan bu yana da ettiğim söze de, içtiğim suya da özen gösteriyorum. Plastik
şişeden su içmemeye çalışıyorum. Biraz pahalı ama cam şişe suları tercih
ediyorum.
“Sudaki
Mucize” kitabını okumadan önce “Ne biliyoruz ki tavşan deliğinde” isimli bir
belgesel izlemiştim. Kuantum fiziğine duyduğum merak bu belgeselden sonra
başlamıştı. Maddelerin birbirlerinden ayrı görünmesine rağmen hepsinin aynı titreşimin
parçaları oldukları ve ayrı olmadıklarını bilimsel olarak ortaya koyan bir
belgeseldi. O belgeselde Dr. Masaru Emoto’nun su kristalleri üzerinde yaptığı
çalışmadan da bahsediliyordu. (Belgeselden bir sahne; https://www.youtube.com/watch?v=6eIpNOJ3QyE)
Daha sonra tesadüfen kitabını bulunca çok sevinmiştim. Gerçekten de ağzımızdan
çıkan her kelimenin bizi, diğer insanları, dünyayı hatta evreni etkileme gücüne
sahip olduğunu fark ettiren, bunu fotoğraf örnekleriyle apaçık ortaya koyan çok
önemli bir eser.
“Sudaki
Mucize” sadece sözlerin ve düşüncelerin suyu dolayısıyla tüm diğer maddeleri
etkileyeceğinden bahsetmiyor. Aynı zamanda hayatı nasıl yaşamamız gerektiğine
dair rehberlik eden önerilerde bulunuyor. Gözle görünür bir şey olmasa da, her
düşüncemiz bizi ve çevremizi etkileme becerisine sahip bir kudretse, işe hasta
bedenlerimizi iyileştirmekten çok önce hasta düşüncelerimizi iyileştirmekten
başlamamız gerektiğini anlatıyor.
Kitap
133 sayfa, 133’den sonra fotoğrafların bulunduğu bir albüm var. Kitabı kendiniz
okuyup değerlendirirseniz sizin için çok daha kalıcı olur bu yüzden kitabın pek
çok yerine değinmek istememe rağmen örnek olsun diye tek bir bölümü
paylaşacağım. Sayfa 128’den geliyor;
“…Günümüzde
yüzleştiğimiz bu kötü görüntüye rağmen, bütün umudumuzu kaybetmiş de değiliz.
Şu anda bile devreye sokabileceğimiz bir sürü etkinlik bulunmaktadır. Yapmamız
gereken ilk şey, doğal hayatın önümüze koyduğu modeli incelemek ve onu örnek
almaktır. Mikro dünyada rastlanılan mikropların genellikle %10’u ‘kötü’, diğer
bir %10’uysa ‘iyi’ olarak tanımlanırlar. Geriye kalan %80 ise ‘nötr’ olarak
bilinirler. Bu durum içinde yaşadığımız dünyaya benzer. Bizim gezegenimizin
hayatta kalması %10’luk bir kısmı oluşturan ‘iyi’ mikroplarla, diğer bir %10’u
oluşturan ‘kötü’ mikropların arasındaki savaşın sonuçlarına bağlıdır. Eğer iyi
olan %10’luk kısım kazanırsa, %80’lik kısım onlara katılacaktır. Eğer kötü olan
%10’luk kısım kazanırsa, nötr durumda bulunan ve oldukça kalabalık olan mikroplar
da kötülere katılacaktır. Neden hala umutlu olabileceğimizi açıklayan gerçek de
budur. Benim sevgi ve minnettarlık hakkındaki mesajlarımı almalarını umut
ettiğim kesim, nüfusun sadece %10’unu oluşturan, ama kötü niyetli olanları
yenip, nötr haldeki o büyük kalabalığı etkileyebileceklerini düşündüğüm
kişilerden oluşmaktadır.” Diyor ve devam ediyor;
“Neden
böyle bir durumda iyi niyetli olan kişilerin kazanacaklarına inandığımı da
açıklamak istiyorum: Karşı karşıya gelen iyi ve kötü mikropların sayıları aynı
olsa bile, iyi mikroplar daima kazanan taraf olmaktadırlar. Bu bilimsel bir
gerçekliktir ve su kristalleriyle yaptığım deneylerin de desteklediği bir
veridir. Aynı su örneğinin yanına, birisinin üzerinde ‘sen güzelsin’ diğerinin
ise ‘sen çirkinsin’ yazan iki etiket koyduğumuzda, su örneğinin ortaya koyduğu
kristaller çok güzel olmaktadırlar. Dolayısıyla dünya nüfusunun sadece %10’unun
bile kendisini sevgi ve minnettarlık duygularına açık hale getirmesi,
gezegenimizi içinde bulunduğu sağlıksız durumdan kurtarmak için yeterli
olacaktır.”
Nasıl?
Etkileyici değil mi? Sular yükselince balıklar karıncaları yer, sular alçalınca
karıncalar balıkları. Kimin kimi yiyeceğine su karar verir. Suyun ne yapacağına
da bizler. Hatta sadece %10’luk bizler.
Demet Yıldırım Durmuş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder