Hayatı kendi akışına bırakıp, kaçınılmaz olan
sonucuna razı olanlar bu yazıyı okumayı şu andan itibaren bırakabilirler, zira
sözüm hayatı uğruna mücadele etmek ve gemisini güvenli sahillere yanaştırmak
isteyenlere. Eskiden beri söylenen bilgece sözler dilimizdedir. Bu dünya emek
dünyası denir, vakit nakittir denir, âlimin uykusu cahilin uyanıklığına yeğdir
denir. Bunlar gibi nicesi bilinir bilinmesine de aynası iştir kişinin lafa
bakılmaz. Kaç kişi uygular, ya da en azından çabalar?
Öncelikle hayatımız gerçekten bize mi ait
diye sorgulamakla başlamalıyız işe. Eşini annesinin, arabasını komşusunun,
mesleğini babasının, atacağı oyu arkadaşının seçtiği kimsenin hayatı kendisine
ait değildir kuşkusuz. Kendi hayatının efendisi olan dümeni kendi kararlarıyla
yönlendirendir. Çünkü fırtınada kaybolacak olan gemi kendi gemisidir. Kişinin
kendi aldığı kararın sonuçlarını görmesi kadar öğretici ve geliştirici bir şey
daha olamaz. Hatalı bile olsa kişiyi ustalığa taşır.
Kendi kararlarımızın bizi ne yöne götüreceğine dikkat ederek işe başlamalıyız. Bu, gemideki pusulaya
benzer ve gemideki en kıymetli şeydir. Pusulanın doğruyu gösterip göstermediğini, hayatımızı gözlemleyerek, yaptıklarımızın sonucunu değerlendirerek anlayabiliriz. İşte güzel bir
söz daha; akıllı adam hatalarından ders alandır, daha akıllı adam ise
başkalarının hatalarından ders alan. Dümen başında karar verebilmek için hayatı
okumak, akıllıca değerlendirmek hayati öneme sahip.
Hayat öyle sınavlarla doludur ki, hava
güneşli, deniz dingin iken kaptanın kaptanlığı anlaşılmaz. Fırtına geçirmeyen
kaptanın saygınlığı yoktur üstelik. Hayatta her şey iyiyken insanın kötü olması
beklenmez, ama koşullar zorlaştığında er kişi belli eder kendini. Yani, dümen
başında akıllı olmak gerektiği kadar, zor koşullarda da yürekli olmak gerekir.
Yaşama sevinci geminin motoru gibidir. Hayatı sevmek sadece güzel anlarını
sevmek değil, her yönüyle onu kucaklamak, kabullenmek demektir. Bunun için yüreklerin
yaşama sevinciyle çarpması gerek.
Hayat yolculuğunda en önemli mevzulardan
birisi de zaman konusudur. Zaman, geçmişi ve geleceği ile bütün olmasına
karşın, insanlığa sadece şimdiki zaman açıktır. Kişi şimdide yarattıklarıyla
geleceğini ve aynı zamanda geçmişini oluşturur. Geçmişe özlemle veya
tasalanarak geçirilen şimdiki zaman heba edilmiş bir fırsattır. Gelecek için
kaygılanarak geçirilen şimdiki zaman da çöpe atılmış demektir. Yaratılan ne
varsa şimdide yaratılır. Bu yüzden şimdinin farkına varmak ve her işi bu
farkındalıkla ele almak gerekir. Geçmiş, kişinin yaşadıklarını anlayabilmesi
için, gelecek ise anladıklarını yaşayabilmesi için varlar. Ama yaratılan her
neyse şu anda yaratılmaktadır. Alınan kararın, sarf edilen sözün, yapılan işin nereye varacağının bilinerek yapılması var, bir de körün dümeni eline alması gibi bilmeden
yapılması.
Dünyanın düzenini beğenmeyiz. Bu gidişi değiştirmek konusunda hepimiz hemfikiriz. Eğer bu düşüncemizde samimiysek işe kendimizden başlamamız gerekli. Zira kendi isteğimizle değiştirebileceğimiz tek varlık kendimiziz. Herkes evinin önünü süpürürse dünya temizlenmeye başlar, herkes hayatını pusulasına göre yönlendirirse dünyanın gidişi değişmeye başlar. Hayat bu kolay değil, dünya emek dünyası. Kolay olsaydı zaten adına "sınav" denmezdi. Parayı veren düdüğü çalar diyor hoca, vermeyene bir şey yok. Hiç bilenle
bilmeyen bir olur mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder