26 Şubat 2015 Perşembe

AKIL VE GÖNÜL

Kadınların Venüs’ten erkeklerin Mars’tan olduğu söylenir. Biri ateşse, diğeri sudur. Biri mantık yürütmekten, diğeri ise duygularını tetkik etmekten hoşlanır. Biri sonuç odaklı iken, diğerini süreç ilgilendirir. Biri bütünü görme çabasıyla detaylardan uzaklaşır, diğeri detayla ilgilenmekten bütünü kaçırır. Birbirlerinden apayrı ve çatışır gibi görünseler de gerçekte birbirine muhtaç ve ancak birbirleriyle uyum ile dengeye ulaşabilen varlıklardır. Kısacası birisi anahtar, diğeri kilittir.

Dişi ve erkek özellikler yalnız canlılarda değil, olay ve oluşumlarda da vardır. Anahtar ve kilit birbirlerini tamamlayarak bütünü oluştururlar. Bütünü oluşturmak için çatışmak değil, uzlaşmak şarttır ve mutlak denge bu uyum yasasına bağlıdır. Uzak doğu felsefesinde bu denge “yin-yang” ile ifade edilir. Kore bayrağından hatırınıza getirebileceğiniz “yin-yang” simgesi, siyah ve beyazın yani negatif ile pozitifin iç içe geçmesinden oluşan yuvarlak bir biçimdir. Aslında birbirinden ayrı olmayan madalyonun iki yüzünü, yani gerçeklerin iki yüzünü temsil eder. Tıpkı kadın erkek, gece gündüz, yaşam ölüm, siyah beyaz, doğu batı gibidirler. Bunlar evrende birbirine zıt olan ama varoluşları birbirine muhtaç olan oluşumların, olayların simgesel izahıdır ve her şey zıddıyla yaratılmıştır. Düşünceler bile.

Söz konusu negatif ve pozitif denge unsurları, toplumların ve insanların manevi doğasında da bulunmaktadır. Kişinin dengeli bir kişilik oluşturabilmesi için, kendi içindeki bu negatif ve pozitif unsurları uyum içinde dengeye ulaştırması gerekir. İnsan doğasındaki madalyonun iki yüzünü oluşturan zıt unsurlardan biri akıl, diğeri ise gönüldür. Hayatı hedefe uzanan bir yola benzetirsek, bu benzetmede insan hedefe varması gereken bir varlıktır. Bu varlığın hayat yolunda ilerleyebilmesi için iki bacağa veya iki kanata ihtiyacı vardır diyelim. Kanatlardan birisi akıl, diğeri ise gönüldür. İkisi birlikte uyum içinde çalışmadan ilerleme olmayacak, insan yerinde sayacaktır.

Akılsız gönül kişiyi zavallı, bağımlı, çaresiz, kendine yetersiz ve değersiz kılar. Gönülsüz akıl ise kişiyi olmadık maceralar peşine sürükleyip, kendine ve çevresine zararlı kılar. Bu konuda Prof. Oktay Sinanoğlu şöyle diyor; “Akıl bilgisayar gibidir dedik. Senin ne yapıp, nereye gitmek istediğine karar veren akıl değildir. Bu şahıs için de millet için de böyledir. Aklın üstünde gönül vardır. Gönül, çok eski Türkçe bir kelimedir. 510 bin seneliktir. Vicdan, maneviyat, kalbin tamamını içerir. Batı dillerinde karşılığı yoktur. Akıl, bilgisayar gibidir ve maneviyatın temeli olan gönlün emrine verilmelidir. Eğer kişi gönül terbiyesi görmemişse, akıl başıboş kalınca muzırlıklarla uğraşır. Aklı boş bırakmaya gelmez, dolayısıyla ikisinin beraber olması gerekir. Nitekim gönül terbiyesinden yoksun batıdaki bilim adamları ne yapmışlardır? Bilimle atom bombası, zehirli gazlar, biyolojik silahlar yaparak milyonlarca insanın perişan edilmesine yol açmışlardır.”

Doğu toplumlarıysa tarihte yüzyıllarca maneviyat meşalesini ellerinde tutmuşlar, bünyelerinde nice dervişler, filozoflar, gönül erbapları yetiştirmişlerdir. Orhun yazıtlarından anladığımız üzere eski Türk’ler medeniyet ve barış götürmek amacıyla yayılırlarmış ve kelime anlamı olarak “il” barış demekmiş. Yaşadığımız çağda Haçlı seferlerinin sebep olduğu kültürel etkileşimle Müslüman doğudan batıya bilimsellik bulaşırken, batıdan doğuya da ortaçağ karanlığı bulaşmıştır. Doğu akıldan uzaklaşınca üzerlerine çöken miskinlik, tembellik ve gericilik onları ekonomik olarak bağımlı ve çaresiz hale getirmiştir. Batı aklını kullanıp, bilimde gelişmiş, medeniyet meşalesini eline almıştır. Ama ne yazık ki, medeniyeti elinde bulunduran toplumların yayılma amaçları eski Türk devletleri gibi barış götürmek için değil, kendi ekonomik güçlerine güç katmak içindir. Gönül terbiyesinden yoksun oldukları için dünya gün geçtikçe daha da yaşanmaz bir yer haline gelmektedir.

İnsanlığa faydalı işler üretilebilmesi için ve dünyanın yaşanılabilir bir yer olabilmesi için akıl ile gönül arasındaki dengenin kurulması şarttır. Akıl ilkeli işletilmeli, ilkeleri de terbiye almış gönlün belirlemesi gerekmektedir. Yani kısaca anahtar ile kilit birbirine uymalıdır ki, cennet kapısı açılsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder